0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

İsrail’in önde gelen gazetelerinden Israel Hayom’da yayımlanan, uluslararası siyaset ve stratejik iletişim uzmanı Shay Gal’ın kaleme aldığı makale, Türkiye’nin dış politikasını mercek altına aldı. Gal, Ankara’nın mevcut politikalarının kendine zarar verdiğini iddia ederken, “Türkiye, yeni İran’dır” gibi çarpıcı ifadeler kullanarak bölgede yeni bir tartışma başlattı. Makalede, Türkiye’nin nükleer hedeflerinden bölgesel hakimiyet arayışına, terör örgütleriyle ilişkilerinden askeri kapasitesine kadar birçok konu mercek altına alındı.

“Türkiye, Yeni İran’dır” İddiasının Arka Planı

Shay Gal, makalesinde Türkiye’nin son dönemdeki dış politika adımlarını değerlendirirken, özellikle Akkuyu Nükleer Santrali Projesi’nin hızlandırılmasına dikkat çekti. Gal, Türkiye’nin “bağımsız uranyum zenginleştirme konusundaki ısrarının, nükleer silah geliştirmesini sağlayabileceği” yönünde kritik bir iddia ortaya attı.

Gal, İsrail’in İran’a yönelik saldırılarının ardından, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türkiye’yi askeri, siyasi ve nükleer hedefleriyle “yeni İran” konumuna yerleştirdiğini savundu. Makalede, “Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılışından bu yana ilk kez Türkiye, açık şekilde bölgesel hâkimiyet arayışına girdi” ifadeleriyle Türkiye’nin bölgesel rolüne vurgu yapıldı.

Bölgesel İstikrarsızlık ve Terör Örgütleri İddiaları

Shay Gal’ın analizine göre Türkiye, İran gibi, başta Hamas olmak üzere terör örgütlerine siyasi ve lojistik destek sağlayarak bölgesel istikrarsızlığı körüklüyor. Bu tutumun, İran’ın uzun süredir izlediği gözdağı ve nükleer gerilim stratejisiyle benzerlik gösterdiği belirtiliyor. Bu iddialar, Türkiye’nin uluslararası arenadaki pozisyonunu ve bölgesel ilişkilerini sorgulatıyor.

Askeri Kapasite ve Nükleer Ambisyonlar

Makalede, Türkiye’nin askeri kapasitesini artırma çabalarına da yer verildi:

• Tayfun Balistik Füzesi: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 560 km menzilli Tayfun balistik füzesinin test edildiğini açıklaması ve Yunanistan’a yönelik “açık uyarılar” yapması, bölgesel gerilimi artıran bir unsur olarak değerlendirildi.
• KAAN Savaş Uçağı: 2029’da hizmete girmesi beklenen yerli savaş uçağı KAAN’ın seri üretimine geçilmesi, Türkiye’nin hava gücünü artırma hedefinin bir göstergesi olarak sunuldu. Erdoğan’ın bu yarışta “İran ve İsrail’in gerisinde kalamayacaklarını” belirtmesi, makalede Türkiye’nin nükleer silah geliştirme potansiyeliyle ilişkilendirildi.

Shay Gal, makalesinde, Türkiye’nin Akkuyu nükleer projesini hızlandırdığı ve bağımsız uranyum zenginleştirme konusunda ısrar ettiğinin, bunun da askeri nükleer kabiliyete hızlı bir geçişe işaret ettiğinin altını çizdi. 2019’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “İsrail’in nükleer silahlara sahipken Türkiye’nin bunlara sahip olmasını yasaklamasını kabul edemem” sözlerine atıfta bulunularak, Türkiye’nin uluslararası bir ağdan yararlanarak İran’ın yolunu izleme riski taşıdığı iddia edildi.

Mavi Vatan Stratejisi ve Bölgesel Gerilimler

Makale, Türkiye’nin “Mavi Vatan” doktrini kapsamında deniz ve hava üstünlüğü hedeflerini de değerlendirdi:

• Yunanistan’a Yönelik Tehditler: Türkiye’nin Yunanistan’a yönelik açıklamaları, bölgedeki gerilimi tırmandıran unsurlar arasında gösterildi.
• Kıbrıs’taki Durum: Makalede, Kıbrıs’ın kuzeyindeki 50 yıllık “fiili işgal” vurgusu yapılarak, bu durumun “Mavi Vatan” stratejisinin bir parçası olduğu belirtildi.
• Çin Benzerliği: Bu stratejinin, Çin’in Güney Çin Denizi’ndeki yayılmacı politikalarıyla benzerlik taşıdığı iddia edildi.

NATO Kalkanı ve AB’nin Çelişkili Tutumu

Shay Gal, Türkiye’nin NATO üyeliğini “dokunulmazlık kalkanı” olarak kullandığını ileri sürdü. Makalede şu çarpıcı iddialar yer aldı:

• S-400 Alımı: Rus yapımı S-400 hava savunma sistemi satın almasının NATO güvenliğini zayıflattığı belirtildi.
• F-35 Programı: F-35 programına geri dönme çabalarının Erdoğan’ın elini güçlendirdiği ifade edildi.
• NATO 5. Maddesi: NATO’nun 5. maddesinin Türkiye’ye komşularının tepkilerinden korunma alanı sağladığı vurgulandı.

Avrupa Birliği’nin Mayıs 2025’te Türkiye’ye 150 milyar avroluk SAFE güvenlik programını onaylaması da makalede ele alındı. Gal, bu kararın, Türkiye’nin insan hakları ihlalleri, Kıbrıs’taki “işgali” ve Yunanistan’a yönelik tehditlerine rağmen alınmasının, AB’nin “çelişkili tutumunu” gözler önüne serdiğini savundu.

İsrail İçin Yeni Tehdit: “Türkiye Tehdidi İran’ın Önüne Geçebilir”

Makalede, ABD ve Avrupa’nın “çifte standardı”nın İsrail’i bağımsız stratejilere yönlendirdiği belirtildi. Türkiye’nin Kuzey Suriye’deki askeri varlığının İsrail için yeni bir tehdit oluşturduğu ifade edilirken, 2025 Nagel Komitesi raporuna göre, “Türkiye tehdidinin İran’ın önüne geçebileceği” iddia edildi.

Bu bağlamda İsrail’in attığı adımlar ve beklentiler de sıralandı:

• İş Birliği Güçlendirme: İsrail’in Yunanistan ve Kıbrıs’la enerji ve savunma alanında iş birliklerini artırdığı, Mısır ve BAE ile güvenlik ilişkilerini derinleştirdiği belirtildi.
• F-35’e Karşı Çıkış: Türkiye’nin F-35 programına geri dönüşüne İsrail’in “net biçimde karşı çıkması” gerektiği vurgulandı.
• Suriye Müzakereleri: Suriye’yle müzakerelerde Türkiye’nin askeri varlığına sınırlama getirilmesi talep edilmesi gerektiği belirtildi.

Makalenin sonunda, ABD’nin Türkiye’yi Moskova’ya karşı zorunlu bir ortak olarak görmesi ve Avrupa’nın eleştiri ile iş birliği arasında gidip gelmesinin, Türkiye’nin “cesaretini artırdığı” yorumu yapıldı. Shay Gal, “Kontrol altına alınmazsa, Türkiye’nin İran’dan bile büyük bir tehdit haline gelmesi olasılığı güçleniyor” uyarısıyla makalesini sonlandırdı.

 Türkiye ve İran Karşılaştırması (Shay Gal’ın İddialarına Göre)

Shay Gal’ın bu kapsamlı ve sert analizi, bölgedeki jeopolitik dengeler ve Türkiye’nin gelecekteki konumu hakkında yeni tartışmaların fitilini ateşlemiş durumda. Bu iddiaların, uluslararası ilişkilerde nasıl bir yansıma bulacağı merakla bekleniyor.

Sizce Shay Gal’ın “Türkiye yeni İran’dır” analizi ne kadar gerçekçi? Türkiye’nin dış politikasının bölgedeki dengeler üzerindeki etkisi hakkında ne düşünüyorsunuz?