Son dakika gelişmesiyle Türkiye’nin çevre ve iklim politikalarında tarihi bir dönüm noktası yaşandı. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilen ve uzun süredir beklenen “İklim Kanunu Teklifi”, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla Resmi Gazete’de yayımlanarak resmen yürürlüğe girdi. Bu kanun, Türkiye’yi iklim değişikliğiyle mücadele ve yeşil dönüşüm yolunda önemli bir eşiğe taşıyor. Ülke tarihinde bir ilk olma özelliği taşıyan bu düzenleme, hem çevresel sürdürülebilirlik hem de ekonomik kalkınma hedeflerini bir araya getiren kapsamlı bir yol haritası sunuyor.
Küresel ısınma ve iklim değişikliği, tüm dünyayı etkisi altına alan en büyük tehditlerden biri olarak kabul ediliyor. Sel, kuraklık, orman yangınları, aşırı hava olayları gibi felaketler, iklim krizinin somut sonuçları olarak her geçen gün daha fazla hissediliyor. Türkiye de Akdeniz havzasında yer alması nedeniyle iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine karşı oldukça kırılgan bir konumda bulunuyor. Son yıllarda yaşanan doğal afetler, iklim değişikliğiyle mücadelede yasal ve yapısal adımların ne kadar acil olduğunu bir kez daha gösterdi.
Türkiye’nin Paris Anlaşması’na taraf olması ve 2053 yılı için “net sıfır emisyon” hedefini açıklaması, bu kanunun zeminini hazırladı. Ancak, bu hedeflere ulaşmak için sadece iyi niyet beyanları yeterli değildi; somut, bağlayıcı ve kapsamlı bir yasal çerçeveye ihtiyaç vardı. İşte bu noktada İklim Kanunu, Türkiye’nin uluslararası taahhütlerini yerine getirme ve kendi gelecek nesillerine daha yaşanabilir bir çevre bırakma iradesinin bir göstergesi olarak ortaya çıktı.
Yürürlüğe giren İklim Kanunu, adeta bir yol haritası niteliğinde. Kanun, iklim değişikliğiyle mücadelede sadece bugünü değil, geleceği de şekillendirecek temel prensipleri ve mekanizmaları belirliyor. İşte kanunun öne çıkan temel hedefleri ve getirdiği yenilikler:
İklim Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle birlikte, Türkiye’deki birçok sektörde köklü değişiklikler yaşanması bekleniyor.
Bu kanun, Türkiye’nin iklim değişikliğiyle mücadeledeki kararlılığını uluslararası alanda da güçlü bir şekilde ortaya koyuyor. Özellikle Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın getirdiği Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması gibi yeni ticaret kısıtlamalarına uyum sağlamak açısından büyük önem taşıyor. Türkiye, bu kanunla birlikte, yeşil ekonomiye geçiş sürecinde daha rekabetçi bir konuma gelmeyi ve uluslararası arenadaki itibarını artırmayı hedefliyor.
Kanunun yürürlüğe girmesiyle birlikte, Türkiye’nin hem çevresel yükümlülüklerini yerine getirme hem de yeşil ekonomiye geçiş sürecinde yeni fırsatlar yaratma potansiyeli güçleniyor. Bu, sadece bir çevre kanunu değil, aynı zamanda ülkenin ekonomik kalkınma modelini de derinden etkileyecek bir adım olarak görülüyor.
İklim Kanunu’nun yürürlüğe girmesi, sürecin sadece başlangıcı. Asıl zorlu süreç, kanun hükümlerinin somut yönetmeliklerle desteklenmesi, uygulama mekanizmalarının oluşturulması ve tüm paydaşların bu sürece aktif katılımının sağlanmasıyla başlayacak.
Türkiye’nin ilk İklim Kanunu’nun yürürlüğe girmesi, çevresel sürdürülebilirlik ve iklim değişikliğiyle mücadele yolunda atılan cesur ve tarihi bir adımdır. Bu kanun, gelecek nesillere daha temiz, daha yeşil ve daha yaşanabilir bir Türkiye bırakma vizyonunun somut bir yansıması olarak tarihe geçecektir.
Türkiye’nin ilk İklim Kanunu’nun yürürlüğe girmesi hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu kanunun Türkiye’nin iklim değişikliğiyle mücadelesine ve ekonomisine nasıl bir etki yapmasını bekliyorsunuz?
GENEL
05 Eylül 2025GÜNDEM
05 Eylül 2025GENEL
05 Eylül 2025GENEL
05 Eylül 2025GENEL
05 Eylül 2025GÜNDEM
05 Eylül 2025GENEL
05 Eylül 2025